bilgi ve eglence forumu anasayfa
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kitap Özetleri

Aşağa gitmek

Kitap Özetleri Empty Kitap Özetleri

Mesaj  cadI Salı Mart 25, 2008 2:25 pm

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
özet, Karakter Ve Yazarin özellikleri:

özet:::

Yazar, Uzun Yillardan Beri Bacağindan Bir Sorun Yaşamaktadir. Bu Problem, Yazarin Doktorlarin Dediklerini Uygulamamasindan Dolayi Gün Geçtikçe Kendini Hissettirmeye Başlamiştir. Fakat Yazar, Bu Olaylari Annesine Aktarmamamak Için çeşitli Bahaneler üretir Ve Annesini üzmek Istemez. Yazarin Akrabalarindan Olan Bir Paşa Vardir. Bazi Zamanlar Paşaya Giderken Romanlar Alir Ve Bu Romanlari Gece Yatarken Paşaya Okur. Bu Olay Paşanin çok Hoşuna Gitmektedir. Yazar Paşanin Evine Gider. Orada Bir Kaç Gün Kalirken Paşanin Kizi Nüzhet Ile Aralarinda Sicak Bir Ilişki Başlar. Fakat Bu Ilişki Büyüdükçe, Yazarin Içinde Nüzhet Sevgisi Fazlalaştikça Nüzhet Ile Daha Fazla Beraber Olmaya çalişir. Fakat Yazarin Karşisinda Bir Engel Vardir Ki Oda Paşanin Karisinin Nüzheti Bir Doktorla Evlendirmek Istemesidir.
Bir Gün Yazar Paşanin Evindeyken O Günün Akşam Yemeğine Doktorun Da Geleceğini öğrenir. Doktorun Adi Ragiptir. Doktor Geldiğinde Hemen Yemek Yenmeye Başlanir. Paşa Ile Doktor Arasinda Güzel Bir Sohbet Başlar. Fakat Bu Yazari Pek Ilgilendirmez çünkü Onun Için önemli Olan Nüzhetin Yemekte Verdiği Tepkidir. Yemek Esnasinda Paşa, Doktorla Konuştuklari Konu Hakkinda Yazara Bir Soru Sorar Ve Onun Da Görüşlerini Almak Ister. Konuyu Tam Olarak Bilmeyen Yazar Konu Hakkinda Pek De Ilgili Olmayan Sözler Söyler. Bu Sözler Paşanin Hoşuna Gitmez Ve Aralarinda Bir Tartişma Başlar. Paşa çok Sinirlenir. Ertesi Gün Paşa Yazari Odasina çağirir. O Sirada Paşanin Niye Yazari Odasina çağirdiğini öğrenmek Için De Paşanin Karisi, Paşanin Odasinda Oyalanir. Yazar Içeri Girer Ve Paşa Hemen Ona Bir Soru Yöneltir Ve Doktor Ragip Beyin Kizi Nüzhete Uygun Olup Olmadiğini Sorar. Yazar Da Bu Konu Hakkinda Kuşkusuz Hayir Cevabini Verir Ve Paşa Da Onu Destekler Bir Biçimde Güler. O Sirada Odada Oyalanan Paşanin Karisi Hemen Araya Girer Ve Bu Düşünceye Karşi Olduğunu Savunur. Daha Sonra Yazar Evden Ayrilmaya Karar Verir Fakat Tam Paşanin Evinden Ayrilacaği Sirada Annesi Gelir Ve Bir Kaç Gün Daha Paşanin Evinde Kalmak Zorunda Kalir.
Eve Döndüklerinde Yazar Uyurken, Ansizin Bacağinda şiddetli Bir Ağri Hisseder Ve Annesine Bunu Haber Verir. Annesi De Yazari Sabah Hemen Bir Doktora Götürür. Doktor Yazarin Bacağini Inceledikten Sonra Elini Yikamaya Gider Ve Daha Sonra Tekrar Yazarin Yanina Gelir Ve Yüzünü Bruşturarak Kötü Haberi Verir. Yazar Doktorlarin Söylemiş Olduğu Uygulamalardan Hiçbirini Yapmamiş, Baston Kullanmamişve Ayağina çok Yüklenmiştir, Bu Yüzden De Ayaği Kesilme Noktasina Kadar Gelmiştir. Yazar, Annesi Ve Arkadaşlari Bu Duruma çok üzülürler. Daha Sonra Yazar Ve Annesi şanslarini Başka Bir Doktorda Denerler Ve Doktordan Iyi Haberi Alirlar Ve Ayağinin Kesilme Durumunun Ortadan Kalkabileceğini öğrenirler. Fakat Bunun Sadece Dokuzuncu Hariciye Koğuşunda Yapilacak Kontrollerden Sonra Mümkün Olacağini öğrenirler. Yazar Bu Koğuşta Kalmaya Razi Olur.
Yazar, Bu Koğuşta Kaldiği Sürede Kendini Yalniz Hissetmiş, Geleceği Ve Nüzheti Düşünmüştür. Yazar, Kaldiği Süre Içersinde Bir çok Pansumana Tabi Tutulmuş Ve Sonunda Final Kontrolü Gelmiştir. Yazar Ameliyat Olur Ve Ameliyattan Sonra Ayağinin Kesilmesine Gerek Olmadiğini Söyler. Bu Olaya Yazar Ve Annesi çok Sevinirler Ve Yazar Hasahaneden Taburcu Olur...


’’’’’’’’’’’’’’’’’’’romanin Sonu’’’’’’’’’’

Romanin Kahramanlari:

Yazar: Içine Kapanik, Yillardir Ayağindan Sorun Yaşayan, Doktorlar Ve Hastahanelerden Bikmiş, Iyi Kalpli Birisidir.
Yazarin Annesi: Oğlunun Sağliği Için Elinden Geleni Yapan Biridir.
Paşa: Iyi Kalpli, Kizini Doktor Ragip Beye Vermek Istemeyen, Yazari En Iyi Dostlarindan Birisi Olarak Gören Birisidir.
Yazarin Karisi: Kizinin Doktor Ragip Beyle Evlenmesini Isteyen, Yazari Bir Mikrop Olarak Gören Birisidir.
Doktor Ragip Bey: Nüzhetle Evlenecek Olan Kişidir. öğrenim Görmüş, Mesleğinde Başarili Birisidir.
Nüzhet: Daha çok Yazarla Birlikte Olmak Isteyen, Doktor Ragip Beyi Sevmeyen Birisidir...



Yazar: Peyami Safa

Roman Yazari Ve Gazetecidir. Psikolojik Romanlariyla Taninmiştir. Yazilarinda Dönemin Siyasal Etkilerinden Etkilenmiştir. Cingöz Recai Adli Yazi Dizisiyle Ilgi Toplamiştir. Psikoloji, Sosyoloji, Edebiyat Ve Felsefe Alanlarinda Yazilar Yazmiştir. Temel Konu Olarak Insanlarin Düşmüş Olduğu Kötü Durumlardan Ders çikarmayi Amaçlamiştir
cadI
cadI
moderatör
moderatör

Mesaj Sayısı : 2862
Kayıt tarihi : 20/02/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kitap Özetleri Empty Geri: Kitap Özetleri

Mesaj  cadI Salı Mart 25, 2008 2:27 pm

VURUN KAHPEYE
YAZAR: HALİDE EDİP ADIVAR
KONUSU:Bir öğretmenin vatan ve gelecek nesiller için inançları ile hayatı pahasına gericilerle mücadelesi

ZAMAN:Kurtuluş Savaşı Yılları

YER:Anadolu’da Adı Verilmemiş Bir Köy

KAHRAMANLAR:
1-İLERİCİLER:
Aliye Öğretmen
Yüzbaşı Tosun Bey
Kahraman Küçük Durmuş
Kuvayı Milliyeci Ömer Efendi ve Eşi Gülsüm Hala
2-GERİCİLER:
Hoca Fettah Efendi
Hüseyin Efendi
Yunan Kumandanı Damyanos

USLÜP:Kitabın dili Arapça ağırlıklı olmakla birlikte tasvirler çok kullanılmıştır ve uzundur.
Bununla beraber olaylar çok akıcı işlenmiştir

ASIL ÖZET:Aliye İstanbul’dan Anadolu’ya gelmiş idealist bir öğretmendir.Köyde kalmak için Ömer Efendinin evini bulur. Ömer Efendi ve eşi Gülsüm hala , Aliye’ yi ölmüş kızlarının yerine koyarlar ve çok severler .
Okula başlayınca köy ağasının oğlunun , diğer bir çocuğu hırpalaması ve babasının okula gelmesine meydan okuyup , onu sınıftan kovması büyük yankı yapar. Olayı evde anlatması ile“Toprağınız toprağım,eviniz evim;burası için,bu diyarın çocukları için bir ana,bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!” diye yemin eder.
Hakikaten , Aliye bütün dedikodulara rağmen şevkle çalışıp , taktir topluyor bütün kasaba onu konuşuyordu.
Aliye ; çocuklara marşlar öğretip bayraklarla caddelerde dolaştırıp milli marşlarla duygularını ve milli hislerini coşturuyordu .
Bu arada Ferit Paşa hükümetine bağlı olanlar, Hacı Fettah Efendi başkanlığında Aliye hanıma cephe alıyorlardı.
Camiden çıkan ahaliyi Hacı Fettah kışkırtıp “namahrem, yüzü gözü açık , bunları parçalamalı...” diye bağırıyordu. Tam o sırada dört nala süvari kütlesi yaklaştı. Kumral ve uzun boylu bir kumandan ilerledi. Kumandan Tosun Bey , halka haykırdı ; “merhaba arkadaşlar ; toplanın size söyleyeceklerim var .”
Tosun Bey Ömer Efendinin evinde ağırlandı. Tosun bey Yunanlılara karşı çetesiyle birlikte dağlarda dolaşıyor , Yunanlıları yurttan atmak için çareler arıyordu. Herkes ondan korkuyordu. Diğer ağalarda Yunanlılara yardım eden olursa , Tosun Beye haber veriyordu.



Ömer Efendinin evinde Tosun Bey ve Aliye ayrı yerlerde görmeden yurdunu, kurtarmak için çareler arıyorlardı.Ömer Efendi,Tosun Beye; “Hacı Fettah Aliye’yi yüzü gözü açık diye parçalattıracağı, böylelerinin yok edilmesinin gerektiğini” söylemişti.
Hacı Fettah ve arkadaşı,Tosun bey hakkında dedikodular çıkarıp,elimizden topraklarımız alınacak diye köylüyü ayaklandırdı,eşlerini Aliye öğretmene ricaya gönderdiler. Aliye öğretmen,bir hışımla Tosun Beye gitti ve duyduklarını söyledi.Günlerdir onu arayan Tosun Bey ,köye bu kadar bağlı bir öğretmeni köylüsünden istedi. “Aliye benim nişanlımdır.Yunanlıları durdurup on beş gün sonra gelip zevcemi alacağım” dedi ve ayrıldı.
Hacı Fettah Efendi ve Küçük Hüseyin Efendi boş durmadı. “O Kahpeye şeriat burada cezasını verecek”dedi.
İki yobaz kılık değiştirip,Yunan karargahlarına gittiler. Askeri planları açıklayıp Yunanlılara yardım ettiler. Yunanlılar bir sabah alaca karanlıkta bu yöreye girerler. Hoca onları karşıladı. Yunan komutanı kasaba hakkında bilgi toplamış. Zenginleri tespit etmişti. Amacı önce kasabada emniyeti temin etmek,sonra da kendi için bolca para toplamak.
Gördüğü güzel öğretmene aşık olan Yunan Komutan Damyanos’tan kendisi ile evlenirse onu Yunanistan’ın en zengin kadını yapacak,Yunan kuvvetlerini Türkiye’den çekeceğini Tosun Beyi kurtaracağını söylemişti.Aliye bunları kabul etmeyince Küçük Durmuş’la başka çareler aramaya ve babasını kurtarmaya çalışır.
Durmuşun tavsiyesi ile Hacı Fettah Efendiye gittiler.Ricada bulundular.Hoca, kendisini “KAHPE-KAHPE!!” diye uğurladı.
Son çare Hüseyin Efendiydi. Ona rica için gittiği evinde kendisini arzulayan vahşi bir şehvetle karşılaması Aliye’yi çileden çıkarır geri döner.
Onu bekleyen küçük Durmuş Aliye’yi incir bahçesine götürür orada Tosun Bey’le karşılaşırlar. Bu arada Ömer Efendi Atina’ya sürülmüş. Tarlalarının bir kısmı Hacı Fettah Efendiye verilmişti.
Tosun Bey ,Aliye’yi buradaki haberleri iletmesi için bırakmıştı. Küçük Durmuş vasıtasıyla iki nişanlı haberleşiyorlardı. Aliye bir yandan da Türk ordularını karşılarken kullanılacak bayrağı işliyordu. Türk orduları kasabaya girdiler Binbaşı Ali Bey , Tosun Bey’in nişanlısını aradı.Çünkü;Tosun Bey düşman cephaneliği yok ederken vücudunun yarısını kaybetmişti. Ali Bey, Aliye’yi Hüseyin ve Hacı Fettah’a sordu. Bu durumdan çok korkan iki kafadar, “Aliye Hanım kötü oldu ahali onu parçalarken,“VURUN KAHPEYE! VURUN KAHPEYE!!”diye“ hep bir ağızdan bağırdılar” dedi.
Gülsüm hala ile Durmuş onun parçalanmış vücudunu incir bahçesine gömdüklerini söylediler. Tosun Bey arkadaşı Ali Bey’e yazdığı mektupta Aliye’nin mezarının köyde yaptır. Kasabada iyilik ve fedakarlık abidesi olduğunu,isminin temiz olarak iade edildiğini söylemiş ve şöyle eklemiştir. “Ben menekşe gözleri ile sevdiğim en büyük kahramanı,şehit kızı kalbimde götürüyorum. Dudaklarımda onun sözleri var. Toprağınız toprağım,eviniz evim;burası için,bu diyarın çocukları için bir ana,bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!”

ANAFİKİR: Bir öğretmenin yurdunu kurtarmak için hayatını vermesi



Yazarın Edebi Kişiliği:
Halide Edip Adıvar. 1884 yılında İstanbul’da doğan Halide Edip Adıvar, İngiliz kültürü almasını isteyen babası Mehmet Edip Bey tarafından Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde okutuldu Halide Edip bu okulda mistik doğu edebiyatını tanıdı ve Rıza Tevfik Bölükbaşı'ndan Fransız edebiyatı dersleri aldı. Ayrıca özel olarak Kuran-ı Kerim, Türk musikisi, Arapça ve felsefe dersleri de aldı. Bu dönemde matematik dersleri aldığı Salih Zeki ile sonradan bir evlilik yaptı.

1901'de koleji bitiren Halide Edip Adıvar, 1908 yılında gazetelerde kadın hakları ile ilgili yazılar yazmaya başladı. Halide Edip bu yazıları yüzünden bazı çevrelerin tepkisini topladı. 31 Mart Ayaklanmasının çıktığı dönemde Mısır’a kaçtı. 1909'dan sonra eğitim alanında çalışmaya başlayan Halide Edip, öğretmenlik ve müfettişlik yaptı. Balkan savaşlarında hasta bakıcılık yaptı. Bu işler sayesinde toplumun değişik kesimlerinden insanları tanıma fırsatı buldu. 1917'de ikinci eşi Adnan Adıvar ile evlendi. 1919'da Yunanlıların İzmir’i işgalini protesto etmek amacıyla yapılan mitingde o çok etkili ve ünlü konuşmasını yaptı. Bu konuşma yüzünden 16 Mart İstanbul’un işgalinden sonra hakkında soruşturma açıldı. Halide Edip bu kez Anadolu'ya kaçtı ve Erken-i Harbiye'de görev alarak doğu cephesinde savaşa katıldı. -3-
Halide Edip önce onbaşı olarak savaştı, daha sonra da çavuş rütbesi aldı.
Savaştan sonra Amerikan mandasını savunduğu için ****** ve Cumhuriyet Halk Fırkası ile görüş ayrılıklarına düştü. 1926'da eşi Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrıldı. ABD ve Hindistan'da konuk öğretim görevlisi olarak ve özel davetlerde çeşitli konferanslar verdi. 1939'da İstanbul’a dönen Halide Edip, 1940'ta İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Kürsü başkanı oldu.
Halide Edip Adıvar, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız İzmir
milletvekili seçildi. Ancak bir süre sonra partinin kimi politikalarını eleştirince, eski dönemdeki Amerikancılığının gündeme getirilmesinden rahatsızlık duyarak 1954'te bu görevinden istifa etti. 1955'te kocasının ölümü üzerine siyaseti tamamen bıraktı ve üniversitedeki kürsüsüne geri döndü. Halide Edip bir süre sonra sağlığı bozulunca evine çekildi ve burada kitap yazmaya devam etti. Edebiyatçı kişiliğinin yanında siyasi yönüyle de öne çıkan Halide Edip Adıvar 1964'te öldü.
Yazarın en ünlü kitapları Kurtuluş Savasını işlediği 'Ateşten Gömlek', 'Vurun Kahpeye', İstanbul ve Osmanlı’nın karmaşık toplumsal yapısının bir panoraması gibi olan 'Sinekli Bakkal'dir. Halide Edip Adıvar'in, Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatır. Roman kahramanlarının yakıp yıkan sevgilerini, tutkulu aşklarını anlatmak için iç dünyalarına yönelir. Romanların en büyük özelliği kadın kahramanları, onların aşığı olan erkeklerin ağzından anlatmasıdır. Konu anlatıcı olarak aşık erkeği seçer. Kadınların kişililiklerini erkeklerin gözüyle değerlendirir. Romanda erkek evli ise, aşk daha da fırtınalı bir hal alır, iç çatışmalar olur, romanın sonunda aşıklardan birisi ölür.

Halide Edip Adıvar'in kadın kahramanları, o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil eder. Bu kahramanlarda yazarın kendini anlattığı iddialarında doğruluk payı olduğuna inanıyorum.
Çünkü yazılar yazarın içinden kopup gelen parçalardır. Yazının yazarın kimliğinden tamamen bağımsız olmasını düşünemiyorum. Seviye Talip, Handan, Kâmuran güçlü kişilikleri olan,
olan, her durumda haklarını savunan, modern görüşlü batı terbiyesi almış, sanatçı yönü olan, yabancı dil bilen, kültürlü çekici kadınlardır.



Halide Edip Adıvar, Türkocağı'ında çalışmaya başladıktan sonra Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Ahmet Ağaoğlu ile birlikte yazdığı 'Yeni Turan'da (1912) yurt sorunlarını dile getirir.
Romandaki olaylar II.Meşrutiyet döneminde yaşanmaktadır ve Yeni Turan adlı idealist bir partinin programı anlatılmaktadır. Bu ütopik romanında yazar, o zamanki siyasi görüşlerini açıklama fırsatı bulmuştur.
Halide Edip, Kurtuluş savası yıllarını, direniş olaylarını, kahramanlıkları anlattığı, Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun Kahpeye (1923) adli romanlarını birebir gözlemlerinden yararlanarak yazdığı için oldukça gerçekçidir. Bu romanlarındaki kadın kahramanlarında diğerlerinde olduğu gibi yüceltilmiş olduğunu görürüz. Bu kitaplardaki kadın kahramanlar entelektüel yönleriyle değil, zorluklara göğüs geren, Anadolu'da erkeklerle beraber düşmanla
savaşan, erdemli vatansever kadınlar olarak yüceltilmiştir. Halide Edip Adıvar'ın yapıtlarındaki kadın kahramanlar batili kültürü almıştır ve özgür düşünüp yasar ama aynı zamanda milli değerlerine bağlı ve ahlaklıdır. Gerektiği yerde bir erkek gibi davranabilen, spor yapan, ata binen bu kadınlar, aynı zamanda 'kadın' olduklarının da bilincindedir. Halide Edip Adıvar en ünlü romanı 'Sinekli Bakkal'da kişisel ilişkileri anlattığı roman anlayışından farklı olarak Osmanlı toplumunun genel yapısını anlatmıştır. Sinekli Bakkal 1943'te CHP Ödülü'nü alarak Türkiye'de en çok baskı yapan roman olmuştur. Halide Edip Adıvar, çok çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda Türkçe ve İngilizce kitaplar yazmış, İngilizce’den Türkçe'ye çeviriler yapmıştır. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiştir. Çağdaşları arasında yurtdışında en çok tanınan Türk yazarı olmuştur. Eserlerinden bazıları İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Macar, Fin, Urdu, Sırp, Portekiz dillerine çevrilmiştir.
ESERLERİ:
Roman: Heyula (1909), Raik'in Annesi (1909), Seviye Talip (1910), Handan (1912), Yeni Turan (1912), Son Eseri (1913), Mev'ud Hüküm (1918), Ateşten Gömlek (1923), Vurun Kahpeye (1923), Kalp Ağrısı (1924), Zeyno'nun Oğlu (1928), Sinekli Bakkal (1936), Yolpalas Cinayeti (1937), Tatarcık (1939), Sonsuz Panayır (1946), Döner Ayna (1954), Akile Hanim Sokağı (1958), Kerim Ustanın Oğlu (1958), Sevda Sokağı Komedyası (1959), Çaresaz (1961), Hayat Parçaları (1963)
Öykü: Harap Mabetler (1911), Dağa Çıkan Kurt (1922), Kubbede Kalan Hoş Sada (1974)
Oyun: Kenan Çobanları (1916), Maske ve Ruh (1945)
Anı: Türkün Ateşle İmtihanı (1962), Mor Salkımlı Ev (1963)
Diğer Eserleri: Talim ve Terbiye (1911), Turkey Faces West (1930), Conflict of East and West in Turkey (1935), Inside India (1937), Türkiye'de Sark-Garp ve Amerikan Tesisleri (1955), İngiliz Edebiyat Tarihi, 3 cilt (1940-1949), Doktor Abdülhak Adnan Adıvar (1956)
cadI
cadI
moderatör
moderatör

Mesaj Sayısı : 2862
Kayıt tarihi : 20/02/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kitap Özetleri Empty Geri: Kitap Özetleri

Mesaj  cadI Salı Mart 25, 2008 2:32 pm

KİTABIN ADI Yaprak Dökümü
KİTABIN YAZARI Reşat Nuri GÜNTEKİN
YAYIN EVİ İnkılâp ve Aka-İstanbul
BASIM YILI 1983


1.KİTABIN KONUSU: Gelir düzeyinin üzerinde bir yaşam sürdürmek isteyen bir ailenin dağılışıdır.

2.KİTABIN ÖZETİ :
Ali Rıza Bey, şair ruhlu, içine kapanık, kendi hâlinde dürüst bir insandır. Prensipleri kendi prensipleriyle bağdaşmayan insanlarla çalışmak istemediği için şirketteki memuriyetinden istifa eder; Üsküdar'daki evine çekilir. Ali Rıza Beyin, Şevket isminde bir oğlu ile Fikret, Neclâ, Leylâ ve Ayşe adında dört kızı vardır. Ali Rıza Bey, işten çıktığı sırada oğlu Şevket yüksek maaşla bir bankaya memur olur; evin bütün yükü onun üzerine biner. Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır. Babasının doğruluk ve namus uğruna işten istifa etmesini uygun bulur. Buna karşılık Ali Rıza Beyin hanımı Hayriye Hanım durumdan hiç memnun kalmaz.
Bir süre sonra Şevket, Ferhunde adında hafif meşrep bir kadınla evlenir. Eğlenceye düşkün olan bu kadın, birbirinden genç, güzel ve hareketli, asrî olmaya meraklı olan Neclâ ve Leylâ'nın da karakterini bozar. Bir eğlence ve moda düşkünlüğü başlar. Evde sık sık partiler düzenlenir. Evin büyük kızı Fikret, yengesi ve kardeşleriyle anlaşamadığı ve bu durumdan hiç memnun olmadığı için en az babası kadar üzgün ve kırgındır. Hayriye Hanım, sırf kızlarına koca bulmak ümidiyle evde her değişikliğe razı olur. Şevket de olanlardan memnun kalmamasına rağmen belki de karısının tesiriyle kendisini bu hevese kaptırmıştır...
Evde gün geçtikçe itibarı düşen Ali Rıza Bey tekrar işe girmeyi düşünürse de başaramaz. Eğlenceler ve toplantılar için lüzumsuz yere para harcanan evde maddî sıkıntılar başlar; kavgalar, türlü rezaletler ve sefalet birbirini takip eder. Ali Rıza Bey, çocuklarındaki bu korkunç değişiklikler karşısındaki hayret, şaşkınlık ve acı içinde kıvranmaktadır. Evdeki bu anormal havaya ayak uyduramayacağını anlayan Fikret Adapazarı'na yaşlı, dul bir adama gelin gider. Böylelikle aile ağacının yapraklarından biri düşer. Ali Rıza Bey, çirkin durumlardan kurtarmak için kızlarını evlendirmeyi düşünür; fakat dürüst ve namuslu damat adayı bulamaz. Bu arada Şevket masrafları karşılamak için bankadan borç alır; sonra ödeyemez, hapse atılır. Böylece, ikinci yaprak düşer. Kocası hapisteyken Ferhunde evden kaçar. Bu üçüncü yaprağın düşüşü olur. Karısının kaçtığı haberini hapishanede babasından alan Şevket üzülmez, hatta bir belâdan kurtulduğu için memnun olur.
Ferhunde'nin kaçışı ile elebaşlarını kaybeden Leylâ ve Neclâ bocalarlar. Evde hakimiyet yine Ali Rıza Beyin eline geçer; toplantılara ve eğlencelere son verilir. Bu monoton hayat kızlara pek sıkıcı gelir; sırf bu havadan kurtulmak için Neclâ bin bir türlü hayaller kurarak, kendisini zengin gösteren bir Suriyeli ile evlenir. Fakat Suriye'ye gidince orada kocasının birkaç karısının daha olduğunu görür. Kendisini kurtarması için babasına mektuplar yazar. Bu dördüncü yaprağın düşüşüdür. Bu arada Leylâ kötü yola sapar. Ali Rıza Bey, kızını evden kovar. Leylâ bir avukatın metresi olur. Bu beşinci yaprağın düşüşüdür. Bu olaydan sonra Ali Rıza Beye hafif bir inme iner. Onu yiyip bitiren asıl hastalık içindedir. Leylâ da gittikten sonra ev büsbütün ıssız kalır. Hayriye Hanım bütün güç ve kuvvetini kaybeder. Leylâ yüzünden kocasına sık sık sitemlerde bulunur. Bunun üzerine Ali Rıza Bey, Adapazarı'na, Fikret'in yanına gider. Fakat aradığı huzuru orada da bulamaz; kalabalık bir aile hayatı içinde âdeta bir cehennem hayatı yaşayan Fikret, bütün iyi niyetine rağmen babasını yanında barındıracak durumda değildir. Bunun üzerine Ali Rıza Bey İstanbul'a döner, hastalığı ilerlediği için eve uğramadan hastahaneye yatar. Babasının hastalık haberini alan Leylâ onu hastahaneden çıkarır, kendi evine götürür. Taksim'deki lüks apartman katında hep birlikte rahat yaşamaya başlarlar. Ara sıra yolda eski kahve arkadaşları ile göz göze gelmese Ali Rıza Bey büsbütün huzur içinde olacaktır.

3.KİTABIN ANA FİKRİ : Çılgın hayallerin, maddî israfların, gereksiz özentilerin hüküm sürdüğü bir ailede çöküntülerin başlaması kaçınılmazdır.

4.KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Ali Rıza Bey, şair ruhlu, içine kapanık, kendi hâlinde dürüst bir insandır.
Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır.
Ferhunde, eğlenceye düşkün,genç ve güzel bir kadın.

5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :Yaprak Dökümü, toplumsal gerçekleri ele aldığından basmakalıplıktan uzak, başarılı bir romandır. Bilindiği gibi, Tanzimat'tan sonra toplumumuzda bir batılılaşma hevesi başlamıştı. Batılılaşmak yanlış anlaşıldığından; yüzyıllarca süren millî gelenek ve göreneklerimizden, karakterimizden sıyrılma olarak kabul edildiğinden, bu, birçok ailede birtakım felâketlere sebep olmuştur. Bugün bile içinde bulunduğumuz güç durumların esas sebebi budur. Birtakım toplumsal pürüzlere, karakter boşluklarına ışık tutması bakımından Yaprak Dökümü gerçekçi ve orijinal bir romandır.

6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:

REŞAT NURİ GÜNTEKİN
25 Kasım 1889 tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi' ni bitirdi (1912). Bursa' da başladığı (1913) öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etti. Milli Eğitim müfettişi (1931), Çanakkale milletvekili (1933-43), Paris Kültür Ateşesi ve emekli (1954) oldu, kanser tedavisi için gittiği Londra' da öldü. İstanbul' da Karacaahmet Mezarlığı'nda gömülü.
ESERLERİ
Gizli El (1922), Çalıkuşu (1922), Damga (1924), Dudaktan Kalbe (1925), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928),Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1930), Kızılcık Dalları (1932), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1942), Değirmen (1944), Miskinler Tekkesi (1946), Harabelerin Çiçeği (1953), Kavak Yelleri (1950), Son Sığınak (1961),Kan Davası (1955)
cadI
cadI
moderatör
moderatör

Mesaj Sayısı : 2862
Kayıt tarihi : 20/02/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kitap Özetleri Empty Geri: Kitap Özetleri

Mesaj  cadI Salı Mart 25, 2008 2:33 pm

Eserin adı: Kiralık Konak

Yazarı:
Yakup Kadri

Türü:
Edebiyat


Basıldığı yayın evi ve tarihi:
İletişim Yayınları , 1999

Sayfa Sayısı:
256


Yazarı Hakkında Bilgi:
27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Okulu'nu bitirmedi. 1909'da, arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti Topluluğu'na katıldı. 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam Gazetesi'ndeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. 1921'de Ankara'ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 1923'te Mardin, 1931'de Manisa Milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. 1932'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro Dergisi'nin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro Dergisi'nin 1934'te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran Elçiliği'ne atandı. Daha sonra 1935'te Prag, 1939'da La Haye, 1942'de Bern, 1949'da Tahran ve 1951'de yine Bern Elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960'tan sonra Kurucu Meclis Üyeliği'ne seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa Milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü.


Türü Hakkında Bilgi:
Kiralık Konak'ta Karaosmanoğlu, II. Meşrutiyet yıllarında Batılılaşma Hareketi'nin yol açtığı değer kargaşasını, geleneklerden ve eski hayat biçiminden ayrılışı ve kuşaklar arasındaki kopukluğu sergiler. Romanda, yazar adına konuşan Hakkı Celis, başlangıçta yurt sorunlarına karşı ilgisiz, âşık, içli bir şairken, sonradan bilinçlenerek değişir ve "milli ideal" sevdasına tutulur. Bu ideal geleceğin Türkiye'sidir. Karaosmanoğlu, romanın diğer kişilerini ve dolayısıyla toplumu, bu yeni bilince ulaşmış Hakkı Celis'in gözleriyle değerlendirir ve yargılar.


Özet;
Naim Efendi çok zengin, zengin olduğu kadarda hesaplı bir kişiydi. Babasından kalma bir servetti. Büyük bir ihtimamla idare ve muhafaza ediyordu. II. Abdülhamit döneminde devletin yüksek mevkilerinde bulundu. Bir çok defalar valiliklerde dolaştı. Şürayı Devlet Azası, Rüşümat Müdiri Umumisi oldu. İnkılaptan iki sene evvel dolaşık bir “TEVLİYET” (Mütevellilik) davası yüzünden istifasını verdi ve Hükümet işlerinden tiksinerek bir köşeye çekildi. Fakat memuriyet döneminden kalma bayramlaşma ve özel deftere imza olayını hiçbir zaman aksatmazdı.
Bütün çocukluğu, bütün gençliği İstanbul ‘un en kalabalık konağında geçen Naim Efendi eğlenceli meclisleri, ahbap arasındaki sohbetleri, misafirlere ziyafetleri çok severdi. Fakat öyle bir zaman yaşadı ki bunların hepsi yasaktı. Naim Efendi yeni sazdan, yeni şarkılardan zevk almak şöyle dursun, son senelerde yazılan ve konuşulan Türkçe’yi de anlamıyordu.
Bundan beş sene öncesine kadar karısı Nefise Hanımefendi yanı başında idi, rahatını huzurunu mümkün mertebe koruyordu. Zira, bu ihtiyar kadın ölünce evin içinde yalnız kaldı. O öldükten sonra yerine Sekine hanım geçti; fakat Sekine Hanım hiçbir cihetten annesine benzetmiyordu. Tabi ki babası gibi çekingen, içinde titiz, iradesiz, tembel bir kadındı; hususiyle kocasının nüfusuna ve çocuklarının arzularına son derece uyardı. Kocası ise kırk beş yaşında bir züppeden başka bir şey değildi.
Naim Efendinin damadı Düyunu Umumiye Müfettişlerinden Servet Bey, Naim Efendinin saflığından yararlanarak bütün iradesini konak içerisinde istediği gibi yürütüyordu. Servet Beyin oğlu Cemil henüz yirmi yaşında bir mektup çocuğu olmasına rağmen Beyoğlu’ndaki büyük lokantaların, gazinoların, barların sadık gediklisi idi. Bu yaşında bir çok zevkleri vardı. Biraderinin küçük sırlarında vakıf olan Seniha ise son çıkan moda gazetelerinin resimlerine benzerdi. Körpe ince ve çolak vücudu ipek böcekleri gibi daima biçim değiştirme, başkalaşma içerisindeydi.
Pazartesi günleri Seniha’nın çay günleridir. Avrupa’nın bütün kibar kadınları gibi o günleri giyinir; kuşanır ve tam beşte konağın salonunda nadir görülen bir hanımefendi vakariyle ziyaretçilerini beklerdi. Seniha salonun bir köşesinde iki genç kızla halasının torunu Hakkı Celis’in kendisine okuduğu şiirleri dinler, gözüküyordu. Bu genç kendisinden iki ay küçük olmasına rağmen ve bir çok şiiri bazı mecmualarda çıkmasına rağmen ona parmakları mürekkep lekeli ve pantolonunun dizleri çıkmış zavallı bir mektep çocuğu gibi görünmekten kurtulamıyordu. Saat beşe henüz gelmişti ki; Faik Bey konağı ziyarete geldi. Faik Bey Cemil’in yakın arkadaşları arasındaydı. Kumral, zayıf, uzun saçları iyi taranmış bir gençti. Küçük yaşından beri Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde dolaşmış, oturmuş olduğu için hareketlerinde hiç sahte görülmeyen bir frenk zarafeti ve kıvraklığı vardı. Faik Bey ile Seniha arasındaki münasebetin bir arkadaşlık derecesinden fazla olduğunu genç kızın bütün erkek ve kadın arkadaşları bili verirlerdi.
Fakat, buna da hafif bir flört manasını verirlerdi. Zira Faik Bey, pek çapkın bir delikanlı ve Seniha, pek şuh bir genç kızdı. Günden güne aralarındaki sevgi çoğalmaya başladı. Faik Bey için Seniha’yı sevmek birdenbire vazgeçilmeyen ihtiyarlardan biri oluverdi. O şimdi kumara ne kadar düşkün ise, Seniha’yı da o kadar arıyor. Seniha’ya kendini o kadar düşkün hissediyordu. Dört günlük bir ayrılıktan sonra sabah Faik Bey konağa geldi. Henüz herkes uykudaydı. Saçları karma karışık, yüzü sapsarıydı. Yanaklarında üç günlük bir sakal, toz renginde bir kir tabakası vardı. Seniha ne var? Ne oldu? Demek isteyen gözlerle Faik Bey’ i süzdü. Faik Bey sessiz bir şekilde hiçbir şey söylemiyordu. Seniha daha sonra kardeşi Cemil’ den öğrendiği kadarıyla Faik Bey’ in kumarda Üç yüz elli lira kaybettiğini ve paraya ihtiyacı olduğunu öğrendi. Cemil parayı Seniha’nın büyükbabasından istemesini söyledi. Seniha’nın bunun mümkün olmayacağını söylemesi üzerine Cemil Seniha’nın elmaslarını rehin koymasını istedi.
Seniha dolabını açtı içinden bir çekmece çıkardı. Çekmecenin içinden birkaç tane mahfaza aldı ve birer birer Cemil’e uzattı.
Ve hayatında ilk defa olarak ağır ve ciddi bir şekilde düşündü, kaldı. Hayat bir an içinde, ona çıplak ve en kaba haliyle görünmüştü. Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi... Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zerafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı. En güzel bir yüze bir iskelet ifadesi vermek için iki gecelik bir uykusuzluk, bir sevgiyi bir alışverişe çevirmek için birkaç paket iskambil kağıdı, en zarif bir adamı bir dilenciye döndürmek için üç yüz elli liralık bir borç kafiydi.
Seniha kalbinin bu bir günlük imtihanından epeyce değişmiş çıktı. Aşktan evvel ki alaycı, havai, şuh ve işveli haline avdet etti.
Konağı kiraya verip kardeşi Selma Hanımefendinin yanına taşınma bahsi çıktığından beri Naim Efendi’ nin rahatı huzuru büsbütün kaçtı. Selma Hanımefendinin kararı o kadar katıydı ki hiçbir mazeretle bunun önüne geçmek kabil olmuyordu.
NAİM EFENDİ;
“Burada doğmuşum, burada yaşamışım, ihtiyarlamışım! Nasıl bırakır giderim? Diyordu.”
SELMA HANIM;
“Burada, fareler, örümcekler ortasında yapayalnız öleceğine, benim yanımda benim gözüm önünde ölürsün” diyordu.

Konak, Naim Efendiyle beraber, her gün biraz daha yıkılıp gidiyordu. Zili bozulan sokak kapısı ağır bir tokmakla vuruluyor ve bir çok gıcırtılarla mustarip bir hayvan gibi sarsıla açılıyordu.




Baş Kahramanlar: Naim Efendi, Selma Hanım, Seniha, Hakkı Celis, Sekine, Faik

Ana düşünce:Kiralık Konakta Osmanlı İmparatorluğunun çöküş dönemindeki toplumsal nedenler dile getirilir.
cadI
cadI
moderatör
moderatör

Mesaj Sayısı : 2862
Kayıt tarihi : 20/02/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kitap Özetleri Empty Geri: Kitap Özetleri

Mesaj  cadI Salı Mart 25, 2008 2:34 pm

Kitabin Adi : Oliver Twist
Kitabin Yazari : Charles Dickens
Yayin Evi Ve Adresi : Sosyal Yayinlar Cağaloğlu/istanbul
Basim Yili : 1989


1.kitabin Konusu : Bir Yetimhanede Dünyaya Gelen Oliver Twist’in Hayati Anlatilmaktadir.
2.kitabin özeti : Oliver Twist Bir Yetimhanede Dünyaya Gelir. Yetimhane Müdürü Bay Bumble, Ona Adini Koyar. çocukluğunu Bayan Mann’in Yaninda Geçirir. 11 Yaşindayken Bay Sowerbery’nin Yanina Evlatlik Verilir.bay Sowerbery Cenaze Işleriyle Uğraşan Biridir. Oliver Burada Kendini Mutlu Hissetmez Ve Evden Kaçar. Yedi Günlük Yorucu Bir Yolculuktan Sonra Londra’ya Gelir. Aç Ve Yorgun Olan Oliver Londra’da Jack Dawkins Ile Tanişir.jack Oliver’a Yardim Eder. Kalmasi Için Onu Kendi Kaldiği Yere Getirir.burada Fagin Ve Arkadaşlariyla Tanişir. Bu Oliver’in Hayatindaki Dönüm Noktasidir. Farkinda Olmadan Hirsiz çetesinin Içinde Kendisini Bulmuştur. Bir Gün Dawkins Hirsizlik Yaparken Oliver Paniğe Kapilir.kaçmaya Başlar. Mendilinin çalindiğini Anlayan Brownlow Oliver’dan şüphelenir Ve Onu Yakalar. Oliver Bütün Hayatini Brownlow’a Anlatir. Brownlow Ona Aciyip Ailesini Bulabilmesi Için Yardim Edeceğine Söz Verir. Oliver’in Dürüst Biri Olup Olmadiğini Anlamak Için Brownlow Onu Bir Kitapçiya Yüklü Bir Parayla Kitap Almak Için Göndererir. Yolda Fagin’in Arkadaşi Olan William Sikes Onu Kaçirir Ve Fagin’e Getirir. Fagin, Oliver’i Tamamen Ele Geçirebilmek Için Suç Işlemesi Gerektiğini Bilmektedir. Bunun Için William’in Yapacaği Bir Soyguna Oliver’in Da Katilmasini Ister. Hirsizliğin Yapildiği Gece Oliver Pencereden Içeri Girerken Evin Hizmetçisi Tarafindan Vurulur. William Ve Arkadaşlari Kaçmaya Başlar. Oliver’i Evin Yakinlarindaki Bir Hendeğe Birakip Oradan Uzaklaşirlar. Oliver Iki Gün Sonra Kendine Geldiğinde, Yari Baygin şekilde En Yakindaki Eve Gider. Burasi Iki Gün önce Soyulan Evdir. Ev Halki Dr Losborn’u çağirir. Dr Losborn Oliver’in Hayat Hikayesini Dinler Ve Ona Yardim Etmek Için Eli,nden Geleni Yapar. Yaptiği Araştirmalar Sonucu Oliver’in Asil Birinin Oğlu Olduğunu Ve Kendisine Büyük Bir Mirasin Kaldiğini öğrenir. Oliver Için Bütün Kötü Günler Geride Kalmiştir. Artik Herşey Yoluna Girmiştir. Mutlu Bir Hayat Onu Beklemektedir.

3.kitabi Ana Fikri : Hayat Ne Kadar Zor Olursa Olsun; Inandiktan Ve Hayata Dört Elle Sarildiktan Sonra Aşilmayacak Engel Yoktur. Bugün Olmazsa Da Yarin Herşey Yoluna Girecektir.

4.kitaptaki Olaylar Ve şahislarin Değerlendirilmesi : Olaylar Victoria Dönemi Ingiltere’sinde Geçmektedir.
Oliver, Kitabin Baş Kahramanidir. Olaylar Karşisinda Her Zaman Kişiliğini Korumuştur.
Bay Bumble, Yetimhane Müdürüdür. Kendi çikarlari Için Herşeyi Yapan Biridir.
Doktor Losborn, Iyi Kalpli, Yarimsever Biridir.

5.kitap Hakkinda şahsi Görüşler: 19. Yy Ingiltere’sindeki Toplumsal çatişma çarpici Bir şekilde Anlatilmaktadir. Kitap Tefrikalar Halinde Yayinlanip Biraraya Toplandiğindan Olayalar Arasinda Kopukluk Vardir.

6.kitabi Yazari Hakkinda Kisa Bilgi :
Charles Dickens 7 şubat 1812 Tarihinde Portsmouth ‘da Doğdu. 9 Haziran 1970’de Grad’s Hill’de öldü.victoria Döneminin En Büyük Ingiliz Yazarlarindandir.romanlarinda Sanayi Devrimi Sirasinda Geniş Kitlelerin çektiği Acilari Ve Yoksulluklari Gerçekçi Bir Bakişla Anlatmiştir.başlica Eserleri: Oliver Twist, Antikaci Dükkani, Dombay Ve Oğlu,oyunlar Ve şiirler, Büyük ümitler’dir.
cadI
cadI
moderatör
moderatör

Mesaj Sayısı : 2862
Kayıt tarihi : 20/02/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Kitap Özetleri Empty Geri: Kitap Özetleri

Mesaj  cadI Salı Mart 25, 2008 2:35 pm

Türkün Ateşle İmtihanı
Kitap Halide Edip Adıvar’ın İstanbul da ki durumları anlatmasıyla başlıyor. O dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul işgal altındaydı. Bu durum en çok yıllardır Osmanlı İmparatorluğu topraklarında Müslüman halkla barış içinde yaşayan azınlıkları sevindirmişti. Hatta bu azınlıklar Türk halkına kötü muamele etmeye başlamıştı. Halide Edip, halk arasında dolaşıp, herkesi dinlerken kadınların memleket meselesine erkeklerden daha hassas olduğuna inandığını söyler. Bu da kitapta ilgimi çeken konulardan birisidir. Halide Edip savaş dönemine bir kadının gözüyle bakıp bize onların çektiklerini kitapta çok güzel anlatmıştır.
Savaş döneminde, Türkler’in görüşünü dış ülkelere bildirmek çok güçtü. Burada bazı Amerikan muhabirlerin ve bazı şahsiyetlerin doru düşünceleri çok işe yaramıştır. Onlar sayesinde Türkler’e karşı verilen peşin hükümlere rağmen, bizim görüşümüz Batı’ya sızmaya başlamıştır. Bu arada İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir.
Halide Edip ilk açık halk mitingini Fatih’te yapmıştır. Halide Edip, söyledikleri onu izleyenlerin gözlerinden ilham alarak söylediğini belirtmiştir. Daha sonra Halide Edip meşhur Sultanahmet mitinginde konuşmuştur.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde Halide Edip’in, Dr. Adnan, Binbaşı Reşit, Rıza Bey, Cami Bey ile Anadolu’ya kaçışlarını anlatılır. Büyük zorluklarla, yakalanma tehlikesiyle, soğukla,hastalıkla, zor şartlar altında yapılan uzun yolculuklardan sonra Ankara’ya ulaşılır. Asıl iş Ankara’da başlar. Ankara’da Halide Edip, Yunus Nadi Bey ile Anadolu Ajansını kurar. Bu ajans haberlerini telgrafhanesi olan yerlere göndermek ve olmayan yerlere de camilere ilan halinde yapıştırmaktı. Kitabın ilerleyen Halide Edip kaldığı köydeki evini, köpek dostlarını, yardımcılarını, köyde yaşanan olayları anlatmaktadır. 23 Nisan 1923’te meclis açılmıştı. Mustafa Kemal, Meclis Reisi olacaktı.
Yabancı kuvvetler kadar içteki karışıklıklar kadar önemli bir hal almıştır. Kardeşler arasında kan dökülmeye başlamıştı. Halide Edip, o günlerde adeta görünmeyen bir elin Türk milletine yeni bir veçhe vermeye çalıştığını söylüyor. Millet meclisinde iki ülkü mücadele halindeydi. Garp mefkuresi ve Şark mefkuresi.
İlerleyen zamanda, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Bazıları yeni orduya geçti, Fakat Edhem’in etrafında hala güçlü bir kısım bulunuyordu. Bu sırada İngiltere’nin doğuda kaybettiği itibarı L. George, buradaki Türk hakimiyetine son vererek yerine Yunan İmparatorluğu kurarak yeniden kazanmaya çalışıyordu. Bu arada Yunanlılar Bursa’ya hücum ediyordu.
İnönü’deki ilk savaş, düzenli ordunun birinci galibiyetiydi. Ankara’da sevinç sonsuzdu. Halide Edip, Kızılay tarafından askerlere hediyeler götürmek üzere gönderildi. Halide Edip yanına yardımcısı Fatiş’i ve köpeği Yoldaş’ı da yanına aldı.
Türk ordusu bu çetin savaş günlerinde, köylerde çok yardıma ihtiyacı vardı. Bu yardımı da sade Ankara’da bulunan Hilal-i Ahmer’den görebiliyordu. Bunu Ankara kadınları hazırlamışlardı. Bu arada, İstanbul ve Ankara kadınları arasındaki farkı gördüğünü söyleyen Halide Edip şöyle devam ediyor. Ankara’daki İstanbul kadınları, umumiyetle, memur yada mebus karısı idiler, iyi tahsil görmüş, modern ve her işe atılmaya hazır kimselerdi. Ankara kadınları İstanbullular’dan uzak duruyorlardı. İstanbul kadınları ise şuuraltı bir yükseklik duygusu taşıyorlardı.
Kitabın ilerleyen bölümünde Halide Edip, cepheye nasıl katıldığını anlatıyor. Halide Edip onbaşılıkla askeri yaşantısına başlamıştır. Önce Sakarya cephesine gitmiştir. Halide Edip burada her gün, muhtelif fırkaların insan, mühimmat ve silah bakımlarından kuvvetini tespit edecek, not alacaktı. Halide Edip bu görevinde yaşadıklarını, karşılaştığı olayları, insanların nasıl birbirlerini öldürdüklerini anlatarak kitabına devam etmiştir.
Halide Edip, kitabın son bölümlerinde Yunanlıların çekildikleri yerleri nasıl mahvettiğini, oradaki halka nasıl zulüm yaptıklarını, Yunanlıların İzmir’den nasıl atıldığını, Mustafa Kemal’in Fikriye hanımla yakınlaşmasını, Lozan Konferansının hazırlıklarını anlatmıştır.
Bu kitap o döneme bir kadının gözüyle bakmıştır. Savaşta yaşananları tüm çıplaklığıyla anlatmıştır. Bu kitap sayesinde Türk insanının özellikle Türk kadınının Kurtuluş Savaş’ımızda ne büyük katkısı olduğunu, yüceliğini bir kez daha anladım. Bu kitap sayesinde Mustafa Kemal’in hem askeri kişiliğini hem de özel hayattaki kişiliğini daha iyi anladım. Türk’ün ateşle olan imtihanından büyük bir başarıyla çıkışını Halide Edip çok etkileyici bir şekilde anlatmıştır.
cadI
cadI
moderatör
moderatör

Mesaj Sayısı : 2862
Kayıt tarihi : 20/02/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz